Antik çağlarda nasıl her yol romaya çıkıyorsa, beyinde de her yol talamusa çıkar.

 

Kusursuz betimlemeleri ve sürükleyici kurgusuyla okuyucuyu kendisine hayran bırakmış yazar Patrick Süskind, ilk kitabı olan “Koku” da diyor ki;

“Çünkü koku, soluğun kardeşiydi. Onunla birlikte insanların içine giriyordu, yaşamak istiyorlarsa karşı duramıyorlardı. Hem de tam orta yerlerine giriyordu koku, doğrudan kalplerine ve orada akla karayı ayırır gibi ayırıyordu ilgiyle aşağılamayı, iğrentiyle zevki, aşkla nefreti. Kokulara egemen olan insan kalbine egemen olurdu.”

“Kokuların öyle bir inandırıcılığı vardır ki; sözden, gözle görmekten, duygudan, iradeden daha güçlüdür. Savılıp atılamaz bu inandırıcılık, soluduğumuz havanın ciğerlerimize işleyişi gibi, o da içimize işler, doldurur bizi, hepten ele geçirir, çaresi yoktur.”

 

Şu an oturuyor musunuz? Oturduğunuz yeri hissedin. Evet şimdi hissediyorsunuz fakat az önce oturduğunuz zeminin size temas etmesiyle ilgili bilinç düzeyinde bir farkındalığınız yoktu. Aynı şekilde kıyafetleriniz de 'her an' vücudunuza temas ediyor. Fakat siz bu sürekli teması, sürekli bir uyaran olarak algılamıyorsunuz. Çünkü talamusunuz sürekli biçimde gereksiz impulslarla uyarılmanızı engelleyerek bunları size iletmiyor.

Talamus, latince iç oda demektir. Hastanedeki triaj uygulamasına benzer şekilde çalışan beyin bölgesidir. Limbik sistemin bir parçasıdır. Koku hariç diğer tüm duyusal bilgiyi toplayıp, önceliğini belirleyip, korteksteki ilgili alanlara gönderir.

 

Başka bir örnek, talamusun uyku sırasında vücudun çevreden gelen duyusal uyaranlara (örn: ses) tepkisini baskılamasıdır. Bu sayede sirkadyen ritmimiz sağlanmış olur. Normalde televizyon sesini, yağmur sesini duyarız. Fakat uyurken talamus sayesinde bu uyarılar baskılanır ve uyanmamız engellenmiş olur. Fakat alarmımız çaldığında, bu uyarı talamusun sıradan ve önemsiz impulslar filtresine takılmadığı için uyanırız.

Korkulu bir uyarana maruz kaldığımızda, bu uyaranla ilgili bilgiler hemen amigdalaya gönderilir. amigdala ise hipotalamusa "savaş ya da kaç" yanıtını tetiklemek için sinyaller gönderebilir. Bunun sonucunda hipotalamus kalp atışını hızlandırmak, solunum sayısını arttırmak gibi tepkiler vererek organizmayı savaşmaya ya da kaçışa hazırlar.

Çevrede potansiyel olarak korkutucu, zarar verici bir uyaranla karşılaşıldığında bu uyaranlarla ilgili bilgiler, henüz korteks düzeyinde farkındalık olmadan amigdalaya ulaşır ve organizma bu uyarana bilinçsiz bir şekilde tepki verir. Dışarıdan gelen duyusal bilgileri alan talamus, amigdalaya direkt olarak bu duyusal verileri aktarır. Aynı zamanda serebral korteks de talamustan duyusal bilgileri alır fakat henüz serebral korteks bu verileri bilinç düzeyinde işlemeden, ortamda bir tehlike olup olmadığı konusunda yorum yapmadan organizma bu uyarıya cevap verir. Çünkü amigdala; talamustan serebral kortekse giden duyusal uyarılar sonucunda korteksin neye karar vereceğini beklemez. Bizzat kendisi de talamustan bu duyusal verileri alıp organizmayı harekete geçirir.

Bir çocuğun elindeki balonun patlamasının korkutucu bir yanı var mıdır? Size herhangi bir zarar verebilir mi? korteksiniz buna hayır diye cevap verecektir. Fakat işitsel uyarıları alan talamus bu uyarıları direkt olarak amigdalaya da ulaştırdığından amigdala vücudunuzda korku reaksiyonu oluşturacaktır. amigdala, oluşturduğu emosyonel bellek sayesinde ani yüksek sesin, organizmaya zarar verebilecek olaylarla bağlantısını kaydetmiştir. Bomba patlamış olabilir, deprem oluyor olabilir, birisi ateş etmiş olabilir, yırtıcı bir hayvan üzerinize saldırmakta olabilir... Hayatta kalmak isteyen organizmanın, korteksin durum değerlendirmesi yapmasıyla kaybedecek vakti yoktur. Önce savaş ya da kaç, sonra analiz et.

 

2003 yılında yapılan bir çalışmada borderline kişilik bozukluğu olan insanların sol amigdalalarının normalden çok daha fazla çalıştığı görüldü. Normalde kızgın, öfkeli yüzler bizi rahatsız eder. Çünkü amigdala bu yüz ifadelerini yaklaşmakta olan bir tehlike olarak değerlendirir. talamusa gelen görsel uyarılar (yüz ifadesi) amigdalaya ulaşır ve korku hissederiz. fakat sol amigdalası normalden fazla aktive olan kişilerin nötr yüz ifadelerini tehdit olarak algıladığı gösterilmiş. Palyaço fobisi ve maske fobisi aklınıza geldi değil mi?

 

Demek ki uyarılar (gürültü, öfekli yüz ifadesi, kötü tat, sivri cismin yarattığı taktil uyarı...) talamusa geliyor. talamus bu uyarıları değerlendirmemiz için serebral kortekse gönderiyor fakat aynı zamanda direkt olarak amigdalaya da gönderiyor ki hayatta kalalım. Burada koku duyusu ile ilgili bir parentez açmak gerekir. Koku, talamusa hiç uğramadan direkt olarak amigdalayı uyarır.

 

Amigdalanın kaygıda da rol oynayabileceği düşünülmektedir. Korku, mevcut bir tehdide verilen tepkidir. Kaygı ise potansiyel bir tehdidi düşünmeye eşlik eden yanıttır. anksiyete bozukluklarında amigdalanın rolü araştırılmaya devam etmektedir.

 

Şu ana kadar korku üzerinde durduk. Fakat, amigdala sadece korku yaratacak duyuları depolamıyor. Ne demiştik, emosyonel bellek. amigdala, bir uyaranın sizde yarattığı duyguları depoluyor. Yapılan çalışmalar amigdalanın ödül kazanmak gibi olumlu anıların oluşumuyla da ilişkili olduğunu gösteriyor.

 

Antik çağlarda nasıl her yol romaya çıkıyorsa, beyinde de her yol talamusa çıkar.

Yorumlar

Popüler Yayınlar