Kuluçkadaki İnsan
1995’den sonra yapılan nörolojik çalışmalar
sonucunda insan beyninin çalışma şekline ilişkin yeni bilgiler keşfedildi.
Duygusal beyin ortaya çıktı ve insan beyninin nefret, öfke, düşmanlık gibi
duygular ürettiği tespit edildi. Önemli nokta ise şu;
İnsanların suç işlemeleri onların kaderi
olarak görülmemelidir. Suçluluk geni değil, suça eğilim geni mevcuttur insanda.
Mesela kadın beyni ve erkek beynini
kıyaslayalım. Erkek beyninde agresiflikle ilgili genetik kodlar kadın beyninde
ise empati ile ilgili genetik kodlar ağırlıkta. Erkeğin agresif olması genetik
bir olgudur fakat burada bahsettiğim agresiflik sinirlilik ya da öküzlük
manasında değil. Nükleer enerji gibi düşünün, iyi amaçla ya da kötü amaçla
kullanılabilir. Kişinin tercihine ve yaşadığı topluma bağlı bir şey bu.
Kötülüğü ya da kötü davranışları da tamamen kendi isteği ile yapmaz. Örneğin,
yoldan geçerken gördüğü parayı cebine atma ve kolaydan para kazanmak
isteyebilir. Doğal bir şey bu, insanın doğasında ve psikolojisinde kolaydan
kazanç elde etme mekanizması vardır ve ne yazık ki son yıllarda bu mekanizma
çok fazla devreye girmeye başladı. Başka bir olgu, çocuklar. Çocuklar masum
hiçbir şeyden habersiz varlıklar gibi görünseler de, dünyanın en bencil
varlıklarıdır. “Hep bana, hep bana” mantığı ile hareket eden bu küçük canlılar,
kendilerini dünyanın merkezinde ve hükümdar olarak görürler. Aile yaşantısı ve
aile eğitimi işte bu durumda devreye giriyor.
Çocuklarda, iyi-kötü, güzel-çirkin ayrımı
yoktur. Çocuğun hep bana diye bağırması, kendini dünyanın merkezinde görmesi
onun kötü olduğunu göstermez. Sadece insanda ham olarak kötülük eğilimlerinin
olduğunu gösterir. Bahsettiğim üzere daha yontulmamış bir odundur ve bu odunu
bu öğrendiği yeni kavramlar, olgular yontacak ve bir insan haline getirecek
Yani ve iyicil ve kötücül eğilimlerini ona verdiğimiz eğitim ve yaşadığı
toplumda yaşadığı olaylar belirler. Yani, iyicil ve kötücül eğilimler sadece
insan çorbasında bir çeşnidir.
Sol beyin muhakeme, analiz ve hesaplama ile;
sağ beyin ise müzik, sanat ve heyecanla ilgili kararları verir. Ön beyin ise
hangi durumda beynin hangi yarısını kullanacağımıza karar verir. Peki ya
seçimler? İnsan seçimlerini nasıl yapıyor?
Genlerimiz, “Şunun parasını al.” , “Şuna zarar
ver.” Gibi düşüncelerin oluşmasına sebep oluyor. Fakat iyicil eğilimler bize
“”O yanlış bunu sakın yapma!” diyerek yanlışı yapmamayı sağlıyor. Kısacası
beyindeki iyimser dürtüler onu kontrol ediyor.
“Kısacası insanın gelişimi beyninde düzenli
ve sürekli olarak iyiyi getirmesi ile olur.”
İyicil(iyimser) ya da kötücül(kötümser)
eğilimlerin hiçbir şekilde yaptırım gücü yok. Sadece bize telkin veriyor ve iç
ses oluşturup beyin fırtınası yaşamamıza sebep veriyor. Asıl kararı veren de
uygulamaya sokan da beyin. Psikolojik rahatsızlığı olan insanlarda basit olarak
ya aşırı derece de hümanizm ya sadizm ya da mazoşizm görülmesinin sebebi budur.
Beyin işlevini tam yerine getiremez ve sonucunda kendimize ya da karşımızdaki
insana zarar veririz.
Tabiri caiz ise, hepimizin yazılımı aynı ve
yaşananlar, alınan dersler, verilen ödünler -kısacası bir insan hayatında
yapılan ne varsa- bu yazılımı geliştirmemize neden oluyor. İyiye ya da kötüye
bu kişinin yaşantısı ile alakadar. Hepimizde bir kalp ve hepimizde bir vicdan
var. Vicdanımıza dokunan nice güzeller, iyiler vardır. Bunlara bir zaman sonra
arzu, ve arzuya bağlı istek duyarız. Ve içgüdüsel olarak, ihtiyacımızı gidermek
için bazı arayışlar içine giriyoruz. Doğrusunu isterseniz bu noktada bir sancı
hissedilir. Bu sancılı dönem, kuluçka dönemidir.
“Yıkmadan yapamazsınız.”
Bahsettiğim kuluçka döneminde acele etmemek,
güzelliğin ortaya çıkmasını beklemek ve sabretmek gerekiyor. Çile çekmeyi göze
almak gerekiyor. Kuluçka döneminde yaşanan olayları ve arzuları, üretken
düşüncelerle sulayıp önce fikirler ekip, hayal ediyoruz. Böyle ihtiyaç tam
halini almış oluyor ve ona göre mantıklı çözüm yolları üretebiliyoruz. Çözüm
yolları arttıkça, geliştikçe ve daha çok üremeye başladıkça kafamızın içinde
bir ses uğuldamaya başlıyor. Bu ses bizi bir eyleme sevk etmediğinde, düşünce
boyutunda kaldığında, içimizde uyanan arzuyu ve ürettiğimiz çözüm yollarını
hayata geçirebilmek için bir adım atmamız gerekiyor. İşte bu sabırsızlık, bu
çile çekmeme, anı yaşama ya da adım atma korkularından dolayı, insanoğlu saçma ve acınası bir hal aldı.
Newton’un veba salgını yüzünden aylar boyunca kütüphaneden çıkmaması onun
kuluçka dönemidir. Daha sonra yerçekimi kuvveti ve buna bağlı pek çok keşif
yapıyor.
İlla ki keşif mi yapmamız gerek?
Hayır. Doğa tam bir kuluçka makinesidir.
Ağacın bir haftada meyve verdiğini düşünürsek yanılırız. Çünkü onlar bir sene
boyunca nice fırtınalara, kışlara, sıcaklara göğüs gererler. İşte doğanın
kuluçkasından göz önündeki ufak bir örnek. İnsanın düşünce üretmesi de aynı
mantığa bağlıdır. Kendimizin ya da başkalarının düşüncelerini tekrar etmek
başarı değildir. Asıl başarı, yeni düşünce üretme ve uygulamaya bağlıdır. Kendi
hayatınızı göz önünüze getirin. İlla ki bekleseydim, şu an şu adımı atsaydım
her şey daha güzel olabilirdi diye düşünüp pişman olduğunuz anlarınız vardır.
Yaşanan şeylerin geleceğe olan tek faydası, ders çıkardığımız zamandır. Pişman
olmak yerine kendimize çeki düzen verelim.
Sonuç olarak, hayat boyunca her insan düşünür,
bir şeyler üretmeye çabalar. Fakat asıl mesele zekamızı kullanmaya bağlıdır.
Bir bilgisayar uzmanının ya da mimarın işçilik adı altında aldığı ücret yeni
şeyler üretmenin, yani zekayı kullanmanın verdiği maddi bir karşılığıdır.
Taş, yolun ortasında çok kıymetsizdir fakat
bir binanın içinde, bütünün parçası olarak önem kazanıyor. Ve eğer insanlık
şuan bir binaysa şuan bu binanın temeli sallanıyor ve sarsılmıştır. Süsü, görüntüsü
çok iyi ama temeli sarsılmış. Geleceği güven altına alabilmek için sarsılan
temeli onarmak zorundayız. Temeli onarmak özel bir beceri gerektirmiyor. Sadece
tüm zeka türlerimizi yerinde doğru bir şekilde kullanmak ve insana insan gibi
yaklaşmak gerekiyor. İşte bunlar insanlığın temel değerlerini güçlendiriyor.
Kötülük eğilimleri de doğru yöntemler ile iyi yönde kullanılarak iyiye hizmet
eder hale getirebilir.
“İnsanı insan yapan büyük hedefleri,
amaçlarıdır.”
Yorumlar
Yorum Gönder