Neden Sürekli Yarış İçindeyiz ?
Düşünün , insanoğlu dünyaya gelir. Ve sürekli
bir yarış halindedir. Doğduktan sonra mı başlar bu yarış peki?
Hayır.
Hadi gelin bir insan yaratmanın en başına
gidelim. Birbirini seven ya da zevk uğruna beraber olan iki insan, aşklarını
güçlendirmek adına cinsellik yaşar. Babanın spermleri anne rahminde ilerler ve
birinci olan spermimiz yeni gelecek çocuğun temeli olur. Kısacası çocukların
hayattaki yarışını anne ve babanın cinsel dürtüleri başlatır. Çocuk haberini
aldıktan sonra çocuğu doğurmak ya da kürtaj yaptırmak o iki kişi arasındaki
sorun. Yarışı kazanan bir ya da iki spermimiz gelişerek dünyaya gelir.
“Tebrikler nurtopu gibi
bir çocuğunuz oldu.”
Bu nurtopu gibi olan dünyalar güzeli varlık
hiçbirşeyden habersiz büyümeye gelişmeye başlar ve aklı başına geldiği zaman ,
yeni şeyler merak edip sorular sorduğu zaman – yaklaşık 3-4 yaş – kendini bir
yarışın içinde bulur. Bu yarışı kendisi mi katılmıştır? Hayır. Ailesi mi
sokmuştur?
Hayır.
“Tebrikler nurtopunuz dünya
düzenindeki yarışa dahil oldu.”
Okul yıllarına henüz gelmeden çocuk,
kıskançlık ve daha nice duygular ile çevresi ile yarışmaya başlar.
-Baaak
benim kıyafetim kırmızı hemde çarşıdaki mağazadan aldık.
+Benimki
de mavi, baak burasında logosu var.
Pekala anne ve babalar bunu çocukluklarına
verip geçiştirip gidecektir. Fakat ezilen tarafın ebeveynleri akşam yastığa
başlarını koyduklarında, neden bu haldeyiz diye düşünüp yarışta neden son
sıralarda olduğunu düşünecektir.
Nurtopumuz ilkokul çağına gider ve kıyafet,
oyuncak gibi yarış kategorileri dışında bir de karşımıza ders konusu çıkar.
Okumayı erken söken çocuğumuz ile okumayı henüz tam olarak sökemeyen
çocuğumuzun ailesi arasındaki yarış elbette çocuklara da yansıyacaktır.
Aile “Ben çocuğumun hemen okumayı öğrenmesini
ve hemen sınıfı geçmesini istiyorum.” Tarzı bir cümle kuracaktır? Pekala öyle
olsun lakin bu çocuğunuzun geleceğini düşünmek midir yoksa yarışın içinde
başarılı olmasını istemek mi?
Çocuğunuzun sosyolojik yaşam düzeni içindeki
başarısı, konumu yahut maddi düzeyi yerine mutluluğunu düşünsek bu durumda olur
muydu bu toplum ya da bu dünya? Ben sanıyorum ki olmazdı. Ben yine sanıyorum
ki, bir aile için evladının maddi gelir düzeyi ya da toplum içindeki statüsü
çok mühim değildir. Bence her aile evladının mutluluğunu düşündüğü için bunları
yapıyor. Ama parayla mutluluk olmadığı gerçeği büyüdükçe unuttuklarımızın
arasında.
İyi bir dostluk, iyi bir eş için para ya da
başarı gerekmez.
Her anne baba da çocuklarını iyi terbiye etmek
ve iyi biryerlerde görmek ister. Fakat – anne babalar kusura bakmasın. –
çocuklarının ilgi duyduğu mutlu olacağı mesleği yapmalarına destek vermek
yerine , para getirisi çok olan , hatta para getirisini bir yana bıraktım ,
tanınmış meslekler olmalarına bakarlar. Bir diyalog ile örnek verecek olursak :
- Oğlunuz sınava girdi
çıktı , nereyi kazandı
+ ( Anne ve babanın koltukları kabarır )
Makine mühendisliği
- Aa hayırlı olsun. Bizimki
de ben böyle mutlu olurum dedi ve reklamcılık okutuyoruz.
+ 2 yıllık mı 4 yıllık mı ?
Anne baba haklı olarak ,iyi bir bölüm okusun
para kazansın diye düşünür. Fakat bilmezler ki okunan bölümün 2 yıllık yahut 4
yıllık olması ne kadar ADAM olduklarını göstermez. Sadece diplomada 4 yıllık
yazar o kadar. Mühim hatta en mühim olanı kişilik sahibi, her ne yaşadıysa
yaşasın ayakta kalmayı başarabilen evlatlar yetiştirebilmektir.
Saygıdeğer ebeveynler , affınıza sığınarak
şunu söylüyorum sizlere. Çocuklarınız , sizin canınızdan bir parça olan
evlatlarınız yarış atı ya da yeni alınan bir mücevher mi de siz bu şekilde evlatlarınızı
yarıştırıyorsunuz?
Yorumlar
Yorum Gönder